Unuttuğumuz Geleneklerimiz

Teknolojinin aşırı hızlı bir şekilde gelişmesiyle toplumumuzda aşırı hızlı bir şekilde değişmektedir. Sohbetler azaldı, sosyal medyada popüler olma isteği yükseldi. Dostluklar azaldı takipçi sayısını arttırmak için her türlü rezilliği yapma arzusu çoğaldı

Kılıç

Türklerin Avrupa’ya gelmeri ile birlikte geleneklerini, dilini, kültürünü de getirmiştir, fakat bugüne kadar muhafaza edilen zenginlikler artık yavaş yavaş unutulmaya başlandı. Bu sırf Avrupa’daki Türklerde değil aynı zamanda Türkiye’de de unutulmaya başlandı. Bir kültürü korkumak, günümüzdeki teknolojinin çok hızlı bir şekilde gelişmesiyle elbette zor, hele de anavatan dışında bir ülkede doğup, büyüyüp, yetişiyorsanız işiniz daha da zorlaşıyor. Birçok kültürle birlikte yaşıyorsunuz ve zamanla kendi kültürünüze ait olan gelenekleri ve adetleri unutmaya başlıyoruz. Bir toplumun varolması için dil ve kültür olmazsa olmazıdır.

Dilin önemini daha önce yazmıştık ve ileride bu konuyla ilgili farklı bakış açıları da sunacağız. Türkiye dışında yaşayanların özellikle konuşma ve yazmada büyük sıkıntılar yaşadığını biliyoruz. Diğer önemli bir husus ise kültürümüzdür. Özellikle son senelerde yeni nesilde gözlemlediğimiz, toplulumumuzun yavaş yavaş kendi kültürünü kaybetmesidir.

Teknolojinin aşırı hızlı bir şekilde gelişmesiyle toplumumuzda aşırı hızlı bir şekilde değişmektedir. Sohbetler azaldı, sosyal medyada popüler olma isteği yükseldi. Dostluklar azaldı takipçi sayısını arttırmak için her türlü rezilliği yapma arzusu çoğaldı. Bilgi azaldı beğeni kazanmak için her türlü asılsız iddiaları paylaşmak arrtı.

Sosyal medya toplumumuz tarafından kabul görmüş ve her türlü özelimizi paylaşmak için birbirimizle yarışır hale geldik. Bunu yaparken, bize ait olan bir özelliğimizi kaybettik. Eskiden aza kanaat ederdik. Halimize şükrederdik. Lakin günümüzde görgüsüzlük insanlar arasında bir yarış haline geldi. Kim daha görgüsüz paylaşımları – milletimiz tarafından kabul görmüş olsa gerek ki, her şeyimizi tüm sosyal medya ortamlarında paylaşır hale geldik. Paylaşanların gayesi nispet, gıybet vb. kelimelerin arkasına sığınarak yapıyorlardır ama bu yaptıkları düpedüz görgüsüzlüktür! İnsanlar yediğini içtiğini, mallarını mülklerini ve buna benzer şeyleri neden paylaşmaktadır?! Bilinç çok önemli bir özelliktir ve umarım insanlarımız “özel” hayatlarına dair bir şeyi paylaşırken daha bilinçli davranır.

Ailelerdeki değişiklikleri özellikle çocuklarına ad vermelerinden gözlemleyebiliriz. Her döneme ait tipik/moda ad verme zamanları mevcuttur. O döneme damga vurmuş dizi karakterlerinin adları çocuklara verilir, bir dönem her adın arkasında bir can eklenirdi ve son zamanlarda dikkate değer bir değişiklik ise “dini” adlardır. Bazı aileler sırf Kuran-ı Kerim’de geçiyor diye örneğin üzerimize kelimesinin Arapçasını çocuğuna ad olarak koyuyor. Bunun gibi birçok örnek var. Eğer gerçekten böyle bir işe girişiyorsak dinimizi öğrenmeye biraz daha gayret edelim. Diğer taraftan çocuklara hiç düşünülmeden peygamber efendimizin adı verilmektedir. Genç neslin unuttuğu peygamber efendimizin adını zikrettiğimiz takdirde salat da getiririz. Bununla beraber çocuklar hele de gençler birbirlerine ağıza alınmayacak küfür de ediyorlar. Bu yüzden biz, peygamber efendimize saygıdan “Mehmet” adını çocuklarımıza koymaya tekrar başlayalım.

İlkokul ve ortaokul öğrencilerinde özellikle rahatsız olduğumuz konulardan birisi çocukların artık kendi aileleriyle ilgili ağıza alınmayacak küfürler etmesi bizleri hayrete düşürmektedir. Dahası çocuklar bu saygısızlığı doğrudan ailelerinin yüzüne söylemektedir. Bu tarz bir yaklaşım yabancı toplumlarda hep vardı işin kötü tarafı artık bizim çocuklarımıza da bir hastalık gibi yayıldı. Bu gözlem hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Burada ailelere büyük iş düşmektedir. Çocuklamıza nasıl konuşulması gerektğini mutlaka öğretelim.

Konuşma konusunu ele alırken, bir diğer unuttuğumuz veya çocuklarımıza artık öğretmediğimiz birkaç kelime daha vardır. Selamlaşmak hem gençler hem de yetişkinlerde tuhaf bir hal aldı. Hello, hi gibi kelimelerle selamlaşanlar, vedalaşırken de ya yaşadığımız ülkenin dilini kullanır hale geldik ya da Türkiye’de her yerde duyduğum “bye” kelimesi ile insanlarımız vedalaşmaya başladı. Halbuki ayrılma sırasında giden kimse tarafından kalana “Allahaısmarladık” – “Seni Allah’a ısmarlıyorum, Allah’a emânet ediyorum” denir. Maalesef bunları artık yeni nesiller unuttu ve bizler ise hatırlatmıyoruz.

Kültürümüzü yavaş yavaş kaybolmasında herkesin bir parmağı var, lakin düşünmemiz gereken ise kaybolmamak için neler yapabileceğimizdir! Herkes çevresinde bu gibi konularda biraz daha hassas olsa sanıyorum tekrar toparlanabiliriz. Aksi takdirde Avrupa’da yaşayanlar için kaybolmak pek de uzun süren bir süreç olmayacaktır.

Menü schließen