Türk Düşmanlığı

Dünyanın birçok ülkesinde bitmek bilmeyen Türk düşmanlığına yine tanık olduk.

Kılıç

Yakın bir zamanda Yeni Zelanda’da aşağalık bir terör saldırısı sonucu 50 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu saldırıda – Avrupa’nın özgür basınından öğrenemediğimiz – teröristin bir Türk düşmanı olduğu ortaya çıktı. Bildiğiniz üzere hem silahındaki isimler hem de yayınladığı manifestodan düşmanlığını açıkça ortaya koymuştur. Saldırıyı gerçekleştiren kişinin yayınladığı listeden ve manifestodan – dahası Türkiye’yi de ayrıntılı bir şekilde “gezmesinden” dolayı bu işin arkasında birçok kişinin olduğu şüphesizdir. Ayrıntıları özgür Avrupa basınından layıkıyla öğrenebildik mi?! Basın niye bu konunun üzerine gitmedi? Bunun dışında Yeni Zelanda’daki saldırıdan üç gün sonra Hollanda’nın Utrecht kentinde bir kişi akli dengesi yerinde olmadığı için üç kişiyi öldürdü. Günlerce Avrupa basını bu olayı manşet yaptılar ve işin ilginç tarafı ise saldırganın uyruğu Avrupa medyası için çok önemliydi. Yapılan her saldırıyı kınıyoruz lakin üzerinde durmak istediğimiz konu başkadır. Utrecht veya Avrupa’nın başka bir şehrinde bir Alman/Fransız/ İngiliz/ İspanyol eline silah alarak kurşun sıksa acaba nasıl bir manşet atarlar?! Muhtemelen ‘aile içi dram nedeniyle’, ‘psikolojik sorunları nedeniyle’ ve buna benzer manşetlerle yayın yaparlardı. Lakin “Türk uyruklu” olunca olayı hemen bir terör saldırısı olarak önplana çıkardılar ve Yeni Zelanda’daki olayı ve gelişmeleri neredeyse hiç aktarmadılar. Basın, politika, ekonomi, kültür ve daha başka konularda haber ve bilgi vermek için yorumlu veya yorumsuz, her gün veya belirli zaman aralıklarıyla çıkarılan yayın (http://www.tdk.gov.tr) organıdır. Bu durumda özgür ve medeni Avrupa basını insanların haber almasını önledi.

Dertleri nedir de işine geldiklerini yayınlıyorlar işlerine gelmediklerini yayınlamıyorlar?!

Dertleri Türkler! Bazı kesimlerimiz hemen „yahu sende amma abartıyorsun“, „Türk düşmanlığı mı kaldı?“ diyorlar. Görünen köy kılavuz istemez. Dünyanın birçok ülkesinde sevilmiyor ve istenmiyoruz.

Sözde müslüman kukla Arap ülkeleri Türkleri sevmiyor, Avrupa ülkeleri sevmiyor, Asya’da Çin ve benzeri ülkeler sevmiyor, Amerika kıtasına değinmeme bile gerek yok.

Peki neden sevilmiyor ve istenmiyoruz?

Fazla ayrıntılara girmeden Türklerin doğu ve batıdaki tarihine kısa bir göz atalım.

Türklerin Avrupa macerası Hun’lara dayanır ki kavimler göçü Hun’lar nedeniyle gerçekleşerek milletleri kitleler halinde yer değiştirmesine yol açtı. Daha sonra tahta geçen Atilla ise bir suikast girişimi ile öldürüldü ve ülke dağılmaya başladı.

Doğudaki Türk devleti (Göktürkler) 6. yüzyılda Orta Asya’da, yani Türkistan’da büyük bir imparatorluk kurarak Karakurum’dan Hazar Deniz’ine kadar ulaşıyordu ve Çin ve Farslılar için bir tehdit oluşturuyordu. Bu büyük ülkeyi parçalayıp zayıflattılar lakin Türkistan’daki bu tehlike (Mogollar, Timurlular) 17. yüzyıla kadar hep sürdü.

1040 yıllarında Batı Türk Devleti (Selçuklular) Küçük Asya için bir tehlike oluşturmuştu. 1095 senesine gelindiğinde papa II. Orban haçlı seferini gerçekleştirmek için “barbar” Türkleri hedef göstererek Avrupa ordularını birlik içinde Mezopotamya bölgesine gönderdi. Medeni Avrupa ordusu gittikleri ve geçtikleri yerleri yıkıp yağmaladılar. Haçlı seferlerinin bir tek amacı vardı: Türkleri durdurmak!

1300 yıllarında Batı Türk Devleti’nde Osmanlılar Balkan’lara yerleşerek Batı ve Doğu Roma için bir tehlike oluşturmuştu, çünkü hem Küçük Asya’ya hem de Balkan’lara yerleşmişlerdi ve bu günümüze kadar hâlâ devam etmektedir. Tarihler 20. yüzyıla geldiğinde ise Türkiye’yi (Osmanlı İmparatorluğu) işgal eden medeni Avrupa’nın hedefi gerçekleşmek üzereydi.

Başlarına bela olan, zalimliğe boyun eğmeyen, bağımsız bir Türk devleti olmayacaktı. Dikkatinizi çekerim ki o dönemde bağımsız bir müslüman ülkesi yok bir ülke hariç o da Türkiye! Cennet mekan Mustafa Kemal Atatürk’ün girişimleri sayesinde Türkler bağımsızlığını korudu. Şimdi birçok müslüman ülkesine bakınız! Hangisi tam bağımsız?! Ya İngiliz, ya Fransız ya da Amerika Birleşik Devletleri’nin kuklası.

Bu tarihi gelişmelerle birlikte özellikle Avrupa’da insanların kafasına bir şeyi yerleştirdiler o da Türk düşmanlığıdır. Avrupa’nın emperyalist ülkelerine bakınız. Edebiyat, müzik ve mimaride Türk düşmanlığını görebiliriz. Maalesef bu düşmanlık günümüzde hâlâ sürüyor. Sırf Avrupa’da değil dünyanın birçok ülkesinde bu düşmanlık var.

Bu düşmanlığın ne derecede olduğunu Avrupa’nın saygın ve özgür basını gösterdi ve göstermeye devam ediyor.

Almanya’nın bazı okullarında Türkçe konuşmak yasak (!) – çocuklarınıza sorabilirsiniz. Hatta bazı okullarda „Türk“ asıllı öğrenci veya öğretmen okula başlamadan Türkçe konuşmayacağına dair bir sözleşme imzalamak zorunda kalıyor. Düşünebiliyor musunuz bir okul yönetimi bir bireyin “özgürce” anadilinde konuşmasını yasaklıyor. Bu arada bu yasak genelde Türkçe için geçerli! Böyle bir okula giden bir çocuğu ve onun gelişmesini düşünelim: Bir okulda neler yasak: Kavga etmek, hakaret etmek, hırsızlık yapmak, vs. veeee Türkçe konuşmak! Yani okullarda Türkçe kriminel bir hal almış oluyor. Gördüğünüz gibi medeni ve özgür bir ülkenin bazı okullarında Türkçe konuşmak yasaklanıyor (!) ve bakanlık ise bu duruma engel olmuyor. Aslında basın için harika bir haber potansiyeli taşıyan bu durum – neticede okul müdürünü hatta bakanı bile koltuğundan edebilirsiniz amma basın için haber değeri dahi taşımıyor.

Düşünüyorum da bir tarafta cinayet işlemiş kişinin uyruğunu milletin gözüne sokarcasına günlerce manşet yap, diğer taraftan ırkçıların saldırısı sonucu hayatını kaybeden Türklerin olayını „Döner-Morde“ (döner cinayetleri) olarak birinci sayfadan manşet yap. Ne de olsa medeni bir ülkeden bahsediyoruz vardır bir bildiği.

Menü schließen